İlk basım tarihi: 1965
Çeviren: Ayşe Ece
“Nisan ayı gelince papağanlar
Uçmaya başlarlar, kırmızılı, yeşilli
Yeşilli, turunculu
Kanatlarını görürüm, seslerini işitirim,
Ve anlarım ki şarkı söyleyen papağanlar
Baharı getirmişler Nisan ayında.”
Perry Edward Smith’ in yazdığı şarkı
(Sayfa 24)
“Küçük şeyler gerçekten yalnızca sana ait olurlar” dedi Bayan Clutter elindeki yelpazeyi kapatarak. “ Bir yere giderken onları da yanına alabilirsin. Bir ayakkabı kutusuna koyar, her yere götürebilirsin.”
(Sayfa 38)
…Bayan Kidwell yatağın kenarına oturdu; Bonnie’ ye sarılmak için yaklaşınca Bonnie kendisini onun kollarına bıraktı ve “ Wilma, sizi dinliyorum buradan, biliyor musun? Hepinizin seslerini duyuyorum. Kahkahalarınız çınlıyor kulaklarımda. Ne kadar da güzel eğleniyorlar diye düşünüyorum. Bense burda her şeyi kaçırıyorum. Bir kaç yıl sonra Kenyon da büyüyecek, genç bir adam olacak. Sence Kenyon çocukluğunu düşününce beni nasıl anımsayacak? Tabii ki, beni evdeki bir gölge, bir hayalet olarak anımsayacak” dedi.
(Sayfa 41)
On bin nüfuslu Garden City’ ye ilk göçmenler İç Savaş sona ermeye başladıktan sonra yerleşmeye başladılar. O zamanlar birkaç baraka ile atların bağlandığı bir iki direkten ibaret olan Garden City’ nin, Kansas City’ den Denver’ a uzanan bölgedeki en lüks konaklama yeri olan bir otel, gösterişli lokantalar ve opera binası ile zengin çiftçilerin yaşadığı bir kente dönüşmesinde göçebe bir yaban öküzü avcısı olan “Buffalo” lakaplı Bay C. F. Jones önemli bir rol oynamıştır. Garden City , kısa zamanda zenginlikte seksek kilometre doğusundaki Dodge City ile yarışan, gösterişli bir sınır kenti oldu. Ancak önce parasını sonra aklını yitiren Buffalo Jones (yaşamının son yıllarını, zamanında acımasızca katlederek servet yaptığı hayvanları korumaya adamış, sokakta gördüğü herkese bu konuda nutuk atmaya başlamıştı) gibi Garden City’ nin ihtişamlı günleri de geçmişte kaldı.
(Sayfa 44)
Bayan Clare mektupları damgalamaya hiç ara vermeden annesini yanıtladı: “ Belki uçaktaki adam vurmuştur. Hani Herb’ in meyve ağaçlarına uçağı düştü diye mahkemeye verdiği adam. O değilse, belki de sen vurdun onları. Ya da karşı kaldırımda yürüyen biri. Buradaki herkes, bütün komşular, zehirli bir yılan gibi. Birbirlerinin gözünü oymak için fırsat kollayan serserilerden farkları yok. Dünyanın neresine gidersen git, herkes böyle. Biliyorsun bunu sen.”
(Sayfa 87)
…Ama işte o boşuna yaşanmamış, çok emek harcanmış hayatın bu şekilde sona ermesine bir anlam veremiyordu Erhart iyice alevlenmiş ateşe bakarken. Bir anı bile boşa geçmemiş, erdemli bir hayat, nasıl olur da bir gecede bu ateşin içine sığacak kadar küçülür, gökyüzünün sonsuzluğuna karışan, ince alevler içinde gözlerinin önünde eriyip giderdi?
(Sayfa 97)
… Ancak insanların düş gücü bir kez harekete geçmeye görsün, onun kapılarını kapalı tutacak en sağlam kilit bile kırılıverir, çeşit çeşit korku içeri doluşurdu.
(Sayfa 107)
=> Sayfa 112 -113, Perry’nin kaderciliği ve rüyası , sarı papağan
=> Sayfa 131, Bonnie’ nin ağabeyi Howard Fox
Dewey’in kulaklarını yırtıyordu şimdi bu ses; Smith’in fısıldar gibi çıkan, alçak sesini duymuyordu artık. Oysa o alçak ses beraberinde bir sürü başka sesi ve görüntüyü getiriyordu: boş mermi kovanlarını ararken acele içinde oradan oraya koşturan Hickock; Kenyon’ ın başını aydınlatan fener, fısıltılarla dile gelen son yalvarmalar ve bir kez daha yerde boş kovan arayan Hickock; Nancy’ nin odası, tahta merdiven basamaklarından gelen ayak seslerini dinleyen Nancy, adamlar yukarı doğru çıktıkça çizmelerinin altında gıcırdayan tahta basamaklar, Nancy’ nin gözleri, hedefi arayan fenerin ışığına kilitlenen o gözler (“ ‘Ah, hayır! Lütfen yapmayın’ Hayır! Hayır! Lütfen yapmayın!’ dedi. Tüfeği Dick’ e verdim. Ona benim artık elimden gelen her şeyi yaptığımı söyledim. Dick nişan aldı. Kız yüzünü duvara doğru çevirdi.”); karanlık koridor, son hedeflerinin bulunduğu odaya doğru ilerleyen katiller. Bonnie, bütün bu duyduklarından sonra hızla odasına gelen katilleri karşılamaya hazırlanmıştı belki de.
(Sayfa 299 – 300)
=> Sayfa 315, o dönem müebbet yasasının şartlı tahliyeye izin vermesi
=> Sayfa 329, Clutter arazisindeki müzayede, insanların akın etmesi
“Neden bunu yaptım bilmiyorum” dedi. Yeni bir cisim görmüş de ne olduğunu anlamak için onu ışığa tutuyormuş gibiydi, sakin bir ses tonuyla şunları söyledi: “Dick’ e kızmıştım. Tam bir erkek olduğunu sanmıştım onun, ama öyle çıkmadı. Dick’ e kızdığım için öldürmedim onları. Hayatta kalırlarsa bir gün yakalanırım diye de öldürmedim. Başıma gelebilecek her şeyi kabullenmiştim artık, nasıl olsa bir kumardı bütün bunlar. Clutter ailesinden birine de sinirlenmedim. Bana çok iyi davrandılar. Tanıdığım herkes gibi kötü davranmadılar bana. O eve girip onlarla tanışana kadar herkes bana kötü davranmıştı. Belki de bu kötü davranışların cezasını Clutter ailesi çekti.”
(Sayfa 353)
=> Sayfa 363 – 367, Psikiyatrların yazdıkları makale
=> Sayfa 394 – 397, George Donald York , James Douglas Latham ‘ın hayatları ve işledikleri cinayetlerin anlatımı.