You are currently viewing Gece Kancığı / Rachel Yoder / İthaki

Gece Kancığı / Rachel Yoder / İthaki

Çeviren: Aslıhan Kuzucan

  Çocukluk döneminizin başlarında bir ateş yakarsınız. Bu ateşi harlayıp büyütürsünüz. Ne pahasına olursa olsun onu korursunuz. Köpürüp bir ışık dağına dönüşmesine izin vermezsiniz çünkü böyle bir şey bir kıza yakışmaz. Sır olarak saklarsınız. Yanmasına izin verirsiniz. Diğer kızların gözlerinin içine baktığınızda titreyen ateşini görürsünüz, başınızı bir suikastçı gibi sallarsınız ve tahammül sınırlarını zorlayan sıcaklığı, kontrolden çıkmak üzere olan yangını asla yüksek sesle dile getirmezsiniz. 

    (Sayfa 11)

   Kimse böyle bir şeyi öngörememişti; o ana kadar yıllar boyunca anne tasvirinin ta kendisiydi: fedakar, evcimen, sızlanmayan, somurtmayan, ,insanın bütün enerjisini emen uykusuz gecelerin ardından bile dinç, biricik kocası horlaya horlaya uyurken ve hatta çoğu zaman eve bile uğramazken bebeğini doyuran, bebeğini pışpışlayan, bebeğini susturan.

(Sayfa 13)

Anne,  ebeveynlerinin de köpeğe dönüşme paranoyasından olduğu kadar bu aralar içini sıkan birçok adaletsizlikten sorumlu olduklarından, bunlardan çok temel bir noktada sorumlu olduklarından emindi ama tam olarak nasıl olduğunu bilemiyordu…

(Sayfa 19)

Sanırım çalışan anne  olmak şu ana kadar uydurulmuş en saçma sapan kavram. Yani, kim çalışan anne değil ki? Sonra bir de buna maaşlı bir iş ekliyorsun da ne oluyor? Çalışan çalışan anne mi oluyorsun? Çalışan baba dendiğini bir düşünsene. 

(Sayfa 20)

İnsanlık ve insanlığın yol açtığı her şey, oğullarının doğumuyla evlerine giren insanlığın bu dev gibi yeni ağırlığından sonra ona fazla gelmeye başlamıştı .

(Sayfa 24)

Sihirli saatin ışığı dört bir yanı – oğlanın plastik tabağında kalan makarnanın jelatin kıvamındaki parçaları, mama sandalyesinin altındaki başıboş bezelyeleri, şımarık kukla yığınını, tezgâhların altına ve kedinin mama kabının yanına saçılmış kibrit kutusu boyutlarındaki arabaları– melankolik tonlara boyadı. Böyle anlarda yalnızlığına sanki ikinci çocuğuymuş gibi dokunabileceğini hissediyordu.

(Sayfa 31)

Kocasının daha fazla kazanması kadının hatası mıydı? Bunun sonucunda kocası yerine kendisinin işten ayrılmasının kadın için daha mantıklı olması onun hatası mıydı? 

    Hiçbir zaman evde olmaması ve haftanın büyük bir kısmında onu fiili bekar anne konumuna getirmesi onun hatası mıydı? 

    Trenle oynamayı gerçekten ama gerçekten  çok sıkıcı bulması onun hatası mıydı? En ufak zihinsel uyarılmayı, yığınlarca kitabın arasına geri dönebilmeyi, uzun zaman önce terk ettiği yarım yamalak şekillendirilmiş projelerle dolu dolabını, bütün bir öğleden sonrasını yalnızlık ve sessizlik içinde geçirmeyi özlemesi onun hatası mıydı? 

    Her ne kadar zihinsel uyarılmayı özlese de tek bir orijinal düşünce ya da fikir yaratamaması onun hatası mıydı? Artık hiç bir şey umrunda değildi. Politika, sanat, felsefe, filmler: Hepsi sıkıcıydı. Canı dedikodu ve realite şov programları izlemek istiyordu.

     Realite şov programlarını tercih ettiği için kendinden nefret etmesi onun hatası mıydı?

     Genç bir kadının iyi bir eğitim aldığı takdirde anneliğin geçmişte getirdiği sınırlandırmalarından kendini kurtarabileceğine, kariyer sahibi olduğu takdirde, her ne kadar bebeğinin olması teoride günün birinde dönebileceği bir işten ayrılacağı anlamına herhangi bir şekilde gelmese de, bebekten sonra işe kolayca dönebileceğine ve önceki nesillerin angaryasından yakasını sıyırabileceğine dair anlatılan o çok popüler şehir efsanelerine inanmış olması onun hatası mıydı? 

(Sayfa 32,33)

=> Sayfa 45 Peru’nun kuş kadınları

Kılavuz’unun tamamını okumuyor, cildi rastgele açıp ne bulursa onu okuyordu. Çünkü kitap sanki var olan durgun bir şey değil de söyleyecek şeyleri olan, özellikle de onunla konuşan kendi içinde bir varlıktı. Hâl böyle olunca da alışılageldik şekilde okunmamalıydı.

(Sayfa 49,50)

Ah tabii, evet , hepsi başarmıştı. Ama dürüst olmak gerekirse,  bu kedi insan müdahalesi olmaksızın asla başaramazdı. Kökleri saray kedilerine dayanıyordu, kraliçe kedisiydi onlar, bütün gün ipek bir kırlentin üstünde oturup al yanaklı bir aşçının hazırladığı kıymayla beslenirlerdi. Evrimin yasalarıyla oynarsanız kedi de bir şekilde ölümü hak etti demek oluyordu.

(Sayfa 53)

Yine bir “nightbitch afedersiniz” anı. Deli ediyor bu kadın beni.

Eve geldiğinde annenin şikâyetleriyle, oğlanın kaygılı tavırlarıyla ya da altüst olmuş bir evle karşılaşırsa strese giriyordu ve lütfen bir kere de evi sessiz sakin bulsa olmaz mıydı? Bir saat falan bilgisayarının başında takılarak araba kullanmanın stresinden biraz arınsa olmuyor muydu yani? Anne yıllardır ona yüz veriyordu ve kendine onun kötü biri olmadığını hatırlattı –yine, yine, yine hatırlattı bunu kendine, tek yapması gereken hatırlamaktı.

(Sayfa 59)

      Daha iyi bir anneye dönüşüyordu çünkü daha iyi bir köpeğe dönüşüyordu! Köpeklerin çalışması gerekmezdi. Köpekler sanatı umursamazdı. Neden bu daha önce aklına gelmemişti ki?

(Sayfa 87)

Yapman gereken tek şey üzgün olduğunu söylemek, demişti karşılığında. O zaman her şey yoluna girer.

    Ama ben düzeltmek istiyorum demişti kocası. Benim için her şey ancak o zaman yoluna girer.

(Sayfa 99)

=> Sayfa 113, 114 Kılavuz Kitapta anlatılan farklı anne türleri 

Kız, küçüklüğünden beri kanın kokusunu ve şiddetin sonuçlarını biliyordu. Annesiyle babasının dini barışçıldı ama hayatlarının her gününde şiddet, tavuk kafası ve çatlamış yumurtalar, saman balyalarının içindeki ufak yuvada ölmüş yavru kediler, üç ayaklı sehpaya asılmış domuzdan akan kanlar, geyiklerin ağaçlarda dönen yavaş bedenleri vardı.

(Sayfa 157)

Kız hep annesinin onu kapıdan iterek çıkardığını, ondan hızlıca uzaklaşmasını istediğini düşünüyordu. Bunun bir tür terk ediş olduğunu düşünüyordu ama şimdi ne olduğunu anlamıştı: Annesinin sevgisi böyleydi. Kaç nesil kadın büyüklüklerini sırf zaman tamamen silip yok etsin diye geciktirmişti? Kaç kadın erkekler kendi büyüklükleriyle ne yapacaklarını bilemezken zamanlarını tüketmişti? Böyle şeyleri kutsal ya da fedakârlık olarak bakmak adlandırmak ne büyük adilikti. Kadınları hayallerinden vazgeçtikleri için övmek ne büyük şeytanlıktı.

  (Sayfa 161)

Gösterisini “gereksiz şekilde vahşi,” “en kötü performans sanatı,” ve “ insanlığın temel unsurunu açığa çıkarıp herkesin gözleri önüne seren bir tiksinti” olarak adlandıranlara cevaben, Gece Kancığı performansının anneliğin vahşiliğinin altını çizmek amacı güttüğünü söyleyerek, bir çocuğun onu dünyaya getiren kadına karşı ilk şiddet eyleminin ne olduğunun altını çizerek kendini açıkladı. Ama anne çocuğuna evrende bilinen en güçlü sevgiyle bağlıydı.

(Sayfa 229)

Bu neçe saçma bi cevaptı.

Leave a Reply